(Moda ve devrim (1): Retrospektif yazısının devamı)
Moda ve devrim ilişkisine dair ilk postumda son olayların olduğu ülkelerin dışındaki coğrafyaları incelemiştim; bu postumda önce Tunus, sonra da Mısır'dan bahsedeceğim.
Geleneksel Berber giysisi
Tunus'un 1956 yılında bağımsızlığa kavuşmasından sonra da Türkiye'dekine benzer bir süreç yaşandı. Bourguiba'nın batıya dönük liderliği sırasında getirilmeye çalışılan "modern", batılı görünüm, ülkedeki İslam-Arap-Akdenizli kültür ve değer sistemiyle çatışıyordu; ve pek çokları için ikili kültürel düzey akültürasyonu hatta anomiyi çağrıştırmaktaydı. Ama genç kuşaklar için batılı giyinme tarzının herhangi bir zorlayıcılığı yoktu, zaten geleneksel giyim ritüeller ve kutlamaların ötesinde bir alternatif olarak görülmüyordu bile (Albrow ve King 1990). Meriem Mahmoud Chida'nın Tunuslu giysisine dair doktora tezi çalışması da geleneksel Tunuslu giysisinin Tunusun zengin kültürel mirasını göstermek açısından sembolik olmadığını gösteriyor. Chida bunu iki duruma bağlıyor; batılı giysilere yönelme daha devrimden çok önce, 1900lerin başlarında Fransa'nın kolonisi olunduğu sıradaki ekonomik sorunlardan etkilenmişti. Bunun yanında, ilk seçilen devlet başkanı Bourguiba yeni ulusun kurulmasında etnisite belirtmeyen giyimin önemli olduğunu vurgulamış ve modernleşme yolunda bir adım olarak görmüştü (Chida 2006). Bugünlere doğru gelindiğinde, Tunus'ta 2000'lerin başından itibaren türbanın yaygınlaştığı görülüyor. Buna karşılık geçtiğimiz günlerdeki protestolar sonucu ülke dışına kaçan Ben Ali ve hükümeti hijabın "partizan çağrışımlı ve yabancı kökenli bir giysi" olduğunu ilan etmiş ve 2006 yılında kamusal alanda hijab kullanımına karşı savaş açmıştı. Tunus'lu hijab yanlısı bloggerlar daha şimdiden Zine Al-Abidine Ben Ali yönetiminin devrilmesini ve Yasemin Devrimi'ni hijabın kullanılması önündeki engellerin kalkması olarak görüyor.
Mısır'da da Tunus'ta olduğu gibi batılı giyimin reddedilmesi bağımsızlık döneminde önemli bir rol oynamamıştı; ve hatta Nasır'ın önderliğindeki Mısır milliyetçi hareketi milli ve geleneksel giyimin sembolik bir unsur olarak kullanılmasıyla pek ilgilenmedi. Buna karşılık tarbush yani Osmanlı'dan kalma fesin kaldırılması oldukça etkili bir meseleydi, Mısırlılar için Osmanlı yönetiminden kurtulmayı simgeliyordu. Hindistan'da geri getirilen geleneksel giysilerin aksine, Mısır'da geleneksel giysi olan galabeya kamu yetkilileri tarafından eleştirilebiliyordu. Resmi retoriğin köylüleri yüceltmesine rağmen köylülük bir model olarak alınmıyordu. Cemal Abdülnasır ve ailesinin resimleri batılı giyimle gazeteleri ve dergileri dolduruyordu (Abaza 2007). Mona Abaza'nın Mısır'daki farklı giyim tarzlarına dair makalesi İslamcı, Batılı ve etnik şıklığın Mısır sokaklarında bir arada yaşayabildiğini anlatıyor. Abaza, Enver Sedat yönetimiyle birlikte İslamcı eğilimin başladığını belirtiyor. Batılı ve İslamcı stillerin yanı sıra, etnik stil de bir kez daha ortaya çıktığını, galabeya ve Bedevi zanaatları, örtüler ve gümüş tekrar ilgi çekmeye başladığını anlatıyor. Ancak Mısır'da şu günlerde gerçekleşen halk ayaklanmasının giyim kuşam açısından nasıl bir etki doğuracağına dair fikir geliştirmek çok zor; zaten şu an ortada bir belirsizlik hakim ve görünen o ki herkes olayların siyasi sonuçlarını merak ediyor.
Referanslar
Chida, Meriem Mahmoud (2006). Tunisian dress, 1881-1987 and new nation building, University of Minnesota.
Albrow, Martin ve Elizabeth King (1990). Globalization, knowledge and society. Sage Pub.
Abaza, Mona (2007). Shifting Landscapes of Fashion in Contemporary Egypt. In Fashion Theory. 11(2/3): 281-298.
Sayfalar
Moda ve devrim (2): Tunus ve Mısır
Posted by
little drop of poison
On
Categories:
şöyleymiş böyleymiş