Yeni sezonda Türkiye'de Moda
Moda la Turca'da!

Blogspot iki saniye içinde yönlendirilecektir. Moda la Turca'ya geçemiyorsanız burayı tıklayın:
http://modalaturca.wordpress.com
ve favorilerinizi güncellemeyi unutmayın!.

Türkiye'de Moda:

Kimlik, Kültür ve Sınıfsal Temsiller

  • Neden bu blog?

    İsmiyle oldukça kapsamlı bir içerik vaadeden bu blog, aslında daha çok Türkiye'deki modaya (özellikle "haute couture", türkçesi "yüksek terzilik" olan ve Simmel'e göre önce elitlere ve bir süre sonra toplumun bütününe hitap eden olguya) dair bugüne dek yapılmış kaynakların bir derlemesini yapmak üzere düşünüldü. Sosyoloji okumaya ilk başladığım yıllardan beri, modayla pek alakam olmasa da ("fashionably sensitive but too cool to care" sloganını benimsemişimdir hep") gerçekleştirmek istediğim bir projenin altyapısı olma amacı taşıyor; Fransa'da bile henüz kolay kabul edilmeyen "moda sosyolojisi" kavramını bir nebze olsun Türkiye'ye aşılamayı hedefliyor. Ve bu arada, belki Türkiye'deki modayla ilgilenen kişiler için de kaynaklara kolay ulaşmak için bir araç olur. Günün birinde iyi bir analiz yapmam dileğiyle... Olur da ulaşmak isterseniz: damla.bayraktar@gmail.com

"Günlük manken geldi": Burcu Esmersoy Vogue.com'da

Posted by little drop of poison On

Vogue Türkiye mayıs ayı itibariyle ülkelerdeki Vogue'larda da uygulanan "Bugün ne giydim" projesini internet sitesine taşıyor ve manken olarak da NTV spor sunucusu Burcu Esmersoy'u seçmiş. Televizyonun (özellikle erkekler tarafından) sevilen yüzü ve aynı zamanda 1997 "Miss International" dostluk güzeli olan Esmersoy'un bir ay boyunca nasıl giyineceği bir yana, moda-medya kucaklaşması açısından bu projenin etkili olacağı aşikar.
Peki Türkiye'deki diğer televizyonlara ve basın araçlarına göre genel kültürü popüler kültüre daha ağır basan bir yayın organında (yani NTV'de) sunuculuk yapan Esmersoy'un görünürlüğünü nasıl ele almak gerekir? NTV'deki modanın görünürlük biçimiyle Vogue'un imajı bir arada nasıl bir kombinasyon yaratır?
"Yüksek Moda ve Pop Moda: Modanın Le Monde ve The Guardian'da sembolik üretimi" (High Fashion and Pop Fashion: The Symbolic Production of Fashion in Le Monde and The Guardian") makalesinin yazarı Agnès Rocamora benzer bir soruyu ele aldığı çalışmasında Le Monde ve The Guardian'da yayınlanan moda yazılarının farklı olduğunu ortaya koymuş. Bourdieu'nün "kültürel objelerin somut ürünler olmasının yanı sıra sembolik, yani belli bir inanca dair değerleri olan ürünleri de olduğu" argümanından yola çıkan yazar bu iki gazetenin modaya dair inanç sistemlerin farklı olmasının söylemlerinden anlaşılabileceği görüşünde. Daha basitleştirmek gerekirse, The Guardian'da moda bir popüler kültür aracı olarak algılanırken, Le Monde'da bu bir yüksek kültür olarak kabul görüyormuş. Bu durum da Mc Robbie'nin İngiliz modasının popüler bir şey olduğu, Fransa'da ise elitist bir algısı olduğu fikriyle örtüşüyormuş. Yine aynı şekilde The Guardian'da moda daha çok ünlü kişilerle ilişkilendirilirken, Le Monde'da bunlar "moda tiyatrosu" etrafında anlatılıyor ve bunlar da modayla ilgili söylemleri ve o ülkedeki modanın kendisini etkiliyormuş.
NTV'ye de baktığımızda Fransız tarzının daha hakim olduğunu söyleyebiliriz. Birkaç yıldır manken ve Vogue Türkiye moda danışmanı Ece Sükan'ın sunduğu N-Moda programı da Le Monde'daki moda haberleriyle ilgili bahsedilen "moda tiyatrosu"nun içinde geçiyor; sunucu bizi defilelerin sahne arkaları, moda çekimleri ve yurtdışındaki moda atölyeleriyle tanıştırıyor, modacılarla röportajlar yapıyor, kendi mankenlik deneyimlerini paylaşırken bir yandan da sadece göstermekle kalmayıp detaylı bilgi de sunuyor. N-Moda bu sayede gazetelerin arka sayfalarındaki güzel kız gösterme amaçlı pseudo-moda haberlerine göre modayı birkaç seviye yükseltiyor. Bu yaklaşımın Türkiye'deki modaya yönelik yargılara bir etkisini incelemek enteresan olabilir mesela. Burcu Esmersoy'un yer aldığı projenin lansmanı nasıl devam edecek bilemiyorum. Ama NTV'de yayınlanan "kadınlar için akşam programlarının" (ve tabi bu yazıda alakasız olacak ama pek çok kadının beğeniyle izlediği Mehmet Gürs'ün sunduğu yemek programlarının) kendi alanlarındaki yayınların daha seviyeli yapılabileceğini göstermekte başarılı olduğunu düşürsek, böyle bir çalışmanın da etkili olmaması için bir neden yok gibi.

Arayalım